2 Haziran 2020 Salı





HER KÖŞESİ TARİH KOKAN GÜZEL BARTIN
Güzel bir güne, muhteşem çam kokusuyla Bartın’da uyandım. Haziranın getirdiği sıcaklıkla her gün o apartman denizinde boğulurken burada orman manzaralı Bartın’ın her köşesini gören penceremin kenarında hiç olmadığım kadar mutluydum. Pencereyi açmamla birlikte içeriye gelen serin orman havasıyla ilk önce irkildim sonra o muhteşem kokuyu içime çektim. Ormanıyla, muhteşem çam kokusuyla, gezilecek bir çok yeriyle en doğru seçimin burası olduğunu düşündüm. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfaktan gelen enfes kokuya doğru yöneldim. Babaannem sofrayı çoktan hazırlamıştı. Mıhlamasından tut kırk katlı böreğine kadar her şey doğaldı. Babaannemin ahırında 2 inek vardı. Ondan süt sağar, yoğurt, peynir ve tereyağı yapardı.
Kahvaltımı güzelce yaptıktan sonra gezmek için il olarak Cenova Şatosu’na doğru yola çıktım. Geldiğimde büyük bir başyapıtla karşılaştım. Bu yapı, önceden iç kaleyken Cenova ailesi tarafından şatoya çevrilmiş. Şatodan çıktıktan sonra Fatih Camii’ne gittik. IX. Yüzyıl eseri olan bu cami aslında kilise olarak yapılmış ancak Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiş. Bizans mimarisinin duvar işçiliğini en iyi yansıtan kiliselerden biri olmasına rağmen camiye çevrildikten sonra yapılan onarımlar yüzünden orijinalliğini kaybetmiş. Orda da fotoğraf çektikten sonra Bartın Ulus- Pınarbaşı yolunun 17. kilometresinde yer alan Ulukaya Şelalesi Drahna Kanyonu’nun yakınlarında yer alan şelale, Ulukaya Köyü’nde 10 metre genişliğinde bir kaya oyuğu içinden çıkan suyun 15 metre yükseklikten dökülmesiyle oluşmuş. Bu şelalenin efsanesine göre şelale suyunu tadan kişi aşk acısını unuturmuş. Sonra, Boztepe Adası’nın doğusunda bulunan Ağlayan Ağacın yanına gittim. Bu ağaç, denizden ve havadan aldığı nemi ilkbahar ve sonbahar aylarında yağmur damlası olarak geri verdiği için Ağlayan Ağaç deniliyormuş. Burayı gezip bir bardak çay içtikten sonra Kemerdere Köprüsü’ne gittim. Büyük kaya parçalarından yapılan Amasra Kemerdere Köprüsü'nün ayağında, Roma-Pontus Savaşlarında 7 askerin mızrak savaşı yaptıklarını tasvir eden silik kabartma yer alıyor. Amasra Kuşkayası Yol Anıtı'nın devamı olarak yapılan Amasra Kemerdere Köprüsü, Roma döneminden kalan en önemli tarihi eserler arasında bulunuyor. Şimdi Bartın’ın o muhteşem yemeklerini yemeye gitmeden önce son durağım olan Kuşkayası Anıtına gidiyorum. Bu kaya Roma İmparatoru Tiberius Claudius Cermanicus (M.S.41-54) zamanında, Doğu Eyaletleri İnşaat Ordusu (Legion) Komutanlığı yaptıktan sonra kaydıhayat şartıyla Bithynia-Pontus Valiliğine atanan Gaius Julius Aquilla tarafından yaptırılmış Amasra’da bulunan karayolu dinlenme yeri ve anıtıymış.
                    Kuşkayası Anıtı                                                     Fatih Camii
Yemekten önceki son durağıma da gittikten sonra yöresel yemekler yapan çok şirin bir restaurant buldum. İçeriye girdiğimde çok hoş bir şekilde karşılanmıştım hemen masama oturup menüyü elime aldım. Yemekler o kadar güzel gözüküyordu ki hangisi seçeceğime karar veremedim. En sonunda ana yemek olarak Pumpum çorbası, Pirinçli mantı ve Unlu İspit dolması yanında da Amasra salatası ve tatlı olarak da Halışka dedikleri tatlı da karar kıldım. Seçimleri yaptıktan sonra heyecanla beklemeye başladım. Bu arada da yemeklerin yapılışını öğrendim. Pumpum çorbası mısır unu, et ve et suyu ile yapılıyor. Mısır ununu et suyunda pişirip üzerine kavurma ilave ediyorlar. Elde açılan hamurların içine ayrı olarak kavrulmuş pirinç eklenerek yapılan pirinçli mantı ise, üzerine bol sarımsaklı yoğurt ve sos dökerek servis ediliyor. İspit dolmasını tazecik toplanan ispit yapraklarından yapıyorlar. Amasra salatasının en çok dış görüntüsü hoşuma gitti değişik süslemeleriyle gerçekten damak ve göz zevkine hitap ediyordu. Yemeğimi de yedikten sonra arkadaşlarımla buluşmak üzere Taşhan’daki ünlü Ihlamur Kafeye gittim. Bu kafenin 1810’dan bu yana geldiği söyleniyor. Otantik havasıyla çok hoş bir ortam. Orda Bartın’ın meşhur ve bir o kadar da mükemmel tadı olan Zarbana tatlısını yedik. Kızgın yağda kızdırılıp soğuk şerbete atılan bu tatlı, tam benim damak zevkime göreydi. Tatlılarımızı da yedikten sonra hep beraber Bartın il merkezine bağlı Kutlubeydemirci köyü yolu üzerinde bulunan paintball oyununa gitmeye karar verdik. Alan çok geniş ve yeşillikti. Yaklaşık 1,5 saatimizi burada geçirdikten sonra dinlenmek için Bartın’ın ilçesi olan Ulus’a 27 km uzaklıktaki Uluyayla’ya gittik. Bu yayla, ağaçların kokusuyla, kuşların cıvıltısıyla ve harika yeşilliğiyle ruhu dinlendiren bir özelliğe sahipti.
Hep beraber vedalaşıp evlere dağıldıktan sonra eve gidip babaanneme yaptıklarımı anlatmak için sabırsızlanıyordum. Eve vardığımda babaannem sedir’in üstünde oturmuş yaptığı tatlı böreğiyle beraber çayını içiyordu. Yanına oturduktan sonra bir yandan ona bugün yaptıklarımı anlatırken diğer yandan çayımı içiyordum. Ben konuşmayı bitirdikten sonra babaannem bir anda içeri gitti ben acaba ne oldu diye düşünürken, o elinde üç tane kocaman albümle çıka geldi. Meğer ben böyle hevesli hevesli anlatınca kendi yaşadıkları gelmiş aklına da tekrar hatırlamak, yad etmek için albümlere bakmak istemiş. O kadar çok fotoğraf vardı ki benim küçüklük fotoğraflarımdan tutun, kendi gençliğinde yaptığı her şeyin fotoğrafı vardı bu albümlerde. Albümlere bakarken babaannem bir anda anlatmaya başladı. Aslında babaannemde Bartın’a benim gibi gezmek için gelmiş, hatta dedemi de burada görmüş. Çok güzel değil mi? Hem de Ulukaya şelalesini gezerken…şelalenin efsanesi doğruymuş;). Babaannemle orada biraz daha oturup albümlere baktıktan sonra birbirimize iyi geceler dileyip odalarımıza çekildik. Odaya girdiğimde yatağımın üstünde bir kutu vardı. İçini açtığımda ise bugün çektiğim fotoğraflar ve üstünde babaannemle benim çektirdiğimiz bir fotoğraf olan kırmızı albüm. Fotoğrafları içine düzenli bir şekilde yerleştirdikten sonra üstümü değişip yattım. Yatağa girince fark ettim ne kadar çok yorulduğumu ama olsun iyi ki de buraya babaannemin yanına gelip bu güzel yerleri görüp o enfes yemekleri tatmışım. Yarın yapacaklarımın hayalini kurarken tatlı bir uykuya dalmış gitmişiM.
ÖĞRENCİLER: FATMA TAŞ – ESRA YENİEVLİ





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder