KARAMAN İLİ GÜNLÜĞÜ
Sevgili günlük,
Kaç yaşına gelirsem
geleyim bu alışkanlık hep kalacak sanırım. Bu açılışı yapmadan günlük
yazabileceğimi düşünmüyorum.
Bugün içimde bambaşka
bir heyecan bambaşka bir merak var çünkü güzel dilimizin; Türkçemizin başkenti
olan Karaman'a yolculuk ediyoruz.
Yazın son
demlerindeyiz, akşamları serin oluyor haliyle. Biz de ona göre aldık yanımıza
kıyafetlerimizi.
Çünkü karasal iklimin hakim olduğu bir şehre gidiyoruz. Güneşin sıcak gülüşüne aldanırken akşam serinliğinin kucağında buluveririz kendimizi maazallah.
Gitmeden tabi her
zamanki gibi biraz araştırma yaptım. Türkülerini, yemeklerini, kültürünü
edindiğim bilgilerden az çok biliyorum fakat gidip bu tarih kokan şehrin
özelliklerini, güzelliklerini yerinde görmek eminim daha tesirli olacak.
Ben bunları anlatırken
iyice yaklaştık şehre, girmek üzereyiz. Yolculuğun verdiği rehavetle ve açık
camdan giren temiz havayla tatlı bir uyku kollarına alıyor beni.
Karamana girdiğimizde
burda yaşayan bir aile dostumuza gittik, Bu seyahatimi diğerlerinden farklı
kılan da karamanlı bir aileye konuk olmak. Bu sefer kültürüyle insanıyla iç
içeyiz. Havalar soğuduğundan dolayı İç Anadolu evlerinde geleneksel hale gelmiş
olan sobalar burada da kurulmuştu. Yanına hazırladıkları yumuşacık yer yatağı
bizi uykuya çağırıyordu. Başımı yastığa koyar koymaz uyumuşum sabah
kalktığımızda bizi harika bir kahvaltı bekliyordu. Burnuma gelen kokular beni
iyice acıktırmıştı.
...
Kahvaltıdan sonra
oturup biraz sohbet ettik. Onlarla beraber yaşayan nineleri öyle hikayeler
anlattı şaşkınlıktan ağzım açık kaldı.
Meğer ne hikayeleri
saklıyormuş karaman içinde.
Öğlene doğru biraz
gezmeye çıktık. Buranın meşhur caddesi i İsmet paşada turladık.
Çarşının içinde bulunan
Aktekke Meydanına doğru yürürken hemen yanındaki çay bahçesini dallarıyla ve
büyük gövdesi ile kaplayan kocaman bir çınar ağacı gördük. Binaların, modern
alışveriş merkezlerinin arasında çokça yaşlı olmasına rağmen öyle doğal öyle
güzeldi ki.
'En az altı kişi
kollarını açıp el ele tutuşursa, ancak kucaklayabilirdi o çınarı… Bu çınar, bin
yıl Karaman toprağında onurla yaşamıştı. Horasan’dan Karaman’a yerleşmeye gelen
Mevlânâ’nın babası Baha Veled’i, Emir Musa burada karşılamıştı. Mevlânâ
çocukluğunu ve gençliğini bu çınarın gölgesinde yaşamış, tahsil ve terbiyesini
burada almıştı. Diyar diyar gezen Yunus Emre sonunda bu çınarın altında
dinlenmişti'..
Meğer ne çok görmüş
geçirmiş bu çınar. Yaşlı bir bilge gibi gülümsüyor, dalları bana el sallıyordu.
Sonbaharın sakin
esintisiyle süzüle süzüle kıvrılıyordu yaprakları. Sonra birkaçı narince
kopuveriyor. Yeni hikayelere tanık olacak yapraklara yerini teslim ediyordu gururla.
Bu ağaç kadar bilge biri bu dünyadan geçmiş midir bilinmez ama Yunus Emre gibi
Piri Reis gibi Mevlana gibi ustalar dinlenmiş bu ağacın gölgesi altında.
Bu koca ağacın tanık
olduğu kimselerden bazıları yalnızca. Karaman'ın güzelliklerinin yalnızca tarihi
yapılarında değil taşında toprağında ve bazen de bir ağacın gölgesinde saklı
olduğunu görüyoruz.
Daha neler karşılayacak
bizi...
Hazır camiinin
yanındaki çınardan bahsetmişken caminin içinde bulunan Mevlana Türbesini de
anlatmak istiyorum:
İçine girdiğimde
etrafımı Osmanlı havası sardı diyebilirim.
Mezar yapılarının
üzerine Osmanlı harfleriyle işlenen örtüler ve başına konan bir
adet semazen şapkası sizi bambaşka yerlere götürüyor ve bambaşka hisler
yaşatıyor.
Bu diyarlarda yaşamış
olan Mevlana Hazretlerinin annesinin türbesinin burada bulunması Karaman’ın
tarihi yapısına ayrı bir güzellik ve gizem katıyor.
"Ya olduğun gibi
görün ya göründüğün gibi ol " diyen Mevlânâ'nın hayatıyla ilgili okuduğum
bir kitap belki de hala süren bu mistik havanın da etkisiyle burada sanki o
zamanları yaşıyormuşum gibi hissettirdi bana. Tarihi yapı bakımından Osmanlı
mimarisinden birçok izler taşıyor bu camii.
Aynı zamanda henüz
gezmediğim fakat rehberin de adından bahsettiği Nuh Paşa Camii'nin yapısıyla
benzerlik gösterdiğini öğrendim. Merakla, mimarinin yarattığı her biri
birbiriyle bağlantılı olan bu tılsımın düğümlerini çözmeyi bekliyorum.
Gezilecek çok yer var daha,
Çok yorucu bir günün
ardından konuğu olduğumuz eve geri döndük ve birer köpüklü Türk kahvesi içtik. Kahve
kültürüne bayılıyorum. Ülkemin neresine gidersem gideyim hiç değişmeyen ve
bizleri ortak paydada buluşturan bu kültür daha ilk yudumda beni evimde hissettirdi.
Kahve demişken Osmanlı
dönemi geliyor insanın aklına. Yeri gelmişken aklımda yer eden bir başka yeri
de anlatmak istiyorum çünkü oldukça tarih kokan bu yapı beni büyüledi
diyebilirim.
Tarihiyle, nakışlarıyla ve Osmanlı mimarisinin de dokunuşuyla tam bir tarihi mekan olup Karaman'ın merkezinde yer alan Hatuniye Medresesi' nden bahsediyorum evet. Karamanoğlu Alâeddin Bey’in hükümdarlığı döneminde, Murad Hudâvendigâr’ın kızı olan eşi Melek Hatun (Nefîse Sultan) tarafından 783 (1381) yılında mimar Nûman b. Hoca Ahmed’e yaptırılmış. Edindiğim bilgiye göre Ana eyvanın iki yanındaki kubbeli odalardan doğudaki kışlık dershane, batıda bulunan ise Nefîse Sultan’ın türbesi imiş.
Böyle mekânlara mistik bir hava katan içlerinde güzelce
gizlenmiş ve hatta estetik açıdan da aykırı durmayan türbeleri olsa gerek.
Bir zamanlar eğitim amaçlı kullanılmış olan bu medrese
şimdilerde millet kıraathanesi olarak kullanılıyor. Böyle güzel ve tarihi bir
mekanın dokusuna zarar vermeden halka açık olması ve insanları orda bir araya
getirmesi de bu şehrin sakinlerinin şansındandır diye düşünüyorum.
Veee Karaman gezimizi harika ve Karaman şehriyle yaşıt
olan bir yer ile sona erdiriyoruz.
Adeta bir matruşka gibi olan ve yine şehir merkezinde
bulunan bu yer Karaman Kalesi.
Her dönemde bir bölüm daha eklenmiş ve yenilenmiş
olduğundan yapılan her kazıda farklı yapılarla karşılaşılıyormuş. Örneğin ilk
kazılarda bir mezar bulunurken daha sonraları hamam, kabul odası ve sonradan
eklenmiş amfi tiyatro gibi bölümlere de rastlanmış.
Geniş Surlarıyla bu şehre yıllardır hatta inşa edildiği
zamandan beri güven veren bir yapı Karaman Kalesi.
Şimdilerde kermes, eğlence, panayır gibi amaçlarla
kullanılan ve çok geniş yer kaplayan kale birçok şeye hizmet vermekte.
Ayrıca üzülerek söylemek zorundayım ki Karaman'ın yeşil kalmış nadir yerlerinden biri. Burayı
gezerken bana eşlik eden tatlı bir rüzgar ve kuş cıvıltıları oldu. Başladığım
gibi huzurlu, mutlu ve hala öğrenmeye merakla bitiriyorum Karaman gezimi.
DANIŞMAN ÖĞRETMEN: ESMA YALÇINER
KATILIMCI ÖĞRENCİLER: ELİF SU GÜN – MUSTAFA EMİRHAN PİRGON
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder