2 Haziran 2020 Salı


KARAMAN İLİ GÜNLÜĞÜ


Sevgili günlük,
Kaç yaşına gelirsem geleyim bu alışkanlık hep kalacak sanırım. Bu açılışı yapmadan günlük yazabileceğimi düşünmüyorum.
Bugün içimde bambaşka bir heyecan bambaşka bir merak var çünkü güzel dilimizin; Türkçemizin başkenti olan Karaman'a yolculuk ediyoruz.
Yazın son demlerindeyiz, akşamları serin oluyor haliyle. Biz de ona göre aldık yanımıza kıyafetlerimizi.

Çünkü karasal iklimin hakim olduğu bir şehre gidiyoruz. Güneşin sıcak gülüşüne aldanırken akşam serinliğinin kucağında buluveririz kendimizi maazallah.

Gitmeden tabi her zamanki gibi biraz araştırma yaptım. Türkülerini, yemeklerini, kültürünü edindiğim bilgilerden az çok biliyorum fakat gidip bu tarih kokan şehrin özelliklerini, güzelliklerini yerinde görmek eminim daha tesirli olacak.
Ben bunları anlatırken iyice yaklaştık şehre, girmek üzereyiz. Yolculuğun verdiği rehavetle ve açık camdan giren temiz havayla tatlı bir uyku kollarına alıyor beni.
Karamana girdiğimizde burda yaşayan bir aile dostumuza gittik, Bu seyahatimi diğerlerinden farklı kılan da karamanlı bir aileye konuk olmak. Bu sefer kültürüyle insanıyla iç içeyiz. Havalar soğuduğundan dolayı İç Anadolu evlerinde geleneksel hale gelmiş olan sobalar burada da kurulmuştu. Yanına hazırladıkları yumuşacık yer yatağı bizi uykuya çağırıyordu. Başımı yastığa koyar koymaz uyumuşum sabah kalktığımızda bizi harika bir kahvaltı bekliyordu. Burnuma gelen kokular beni iyice acıktırmıştı.
...
Kahvaltıdan sonra oturup biraz sohbet ettik. Onlarla beraber yaşayan nineleri öyle hikayeler anlattı şaşkınlıktan ağzım açık kaldı.
Meğer ne hikayeleri saklıyormuş karaman içinde.
Öğlene doğru biraz gezmeye çıktık. Buranın meşhur caddesi i İsmet paşada turladık.
Çarşının içinde bulunan Aktekke Meydanına doğru yürürken hemen yanındaki çay bahçesini dallarıyla ve büyük gövdesi ile kaplayan kocaman bir çınar ağacı gördük. Binaların, modern alışveriş merkezlerinin arasında çokça yaşlı olmasına rağmen öyle doğal öyle güzeldi ki.
'En az altı kişi kollarını açıp el ele tutuşursa, ancak kucaklayabilirdi o çınarı… Bu çınar, bin yıl Karaman toprağında onurla yaşamıştı. Horasan’dan Karaman’a yerleşmeye gelen Mevlânâ’nın babası Baha Veled’i, Emir Musa burada karşılamıştı. Mevlânâ çocukluğunu ve gençliğini bu çınarın gölgesinde yaşamış, tahsil ve terbiyesini burada almıştı. Diyar diyar gezen Yunus Emre sonunda bu çınarın altında dinlenmişti'..
Meğer ne çok görmüş geçirmiş bu çınar. Yaşlı bir bilge gibi gülümsüyor, dalları bana el sallıyordu.
Sonbaharın sakin esintisiyle süzüle süzüle kıvrılıyordu yaprakları. Sonra birkaçı narince kopuveriyor. Yeni hikayelere tanık olacak yapraklara yerini teslim ediyordu gururla. Bu ağaç kadar bilge biri bu dünyadan geçmiş midir bilinmez ama Yunus Emre gibi Piri Reis gibi Mevlana gibi ustalar dinlenmiş bu ağacın gölgesi altında.
Bu koca ağacın tanık olduğu kimselerden bazıları yalnızca. Karaman'ın güzelliklerinin yalnızca tarihi yapılarında değil taşında toprağında ve bazen de bir ağacın gölgesinde saklı olduğunu görüyoruz.
Daha neler karşılayacak bizi...
Hazır camiinin yanındaki çınardan bahsetmişken caminin içinde bulunan Mevlana Türbesini de anlatmak istiyorum:
İçine girdiğimde etrafımı Osmanlı havası sardı diyebilirim.
Mezar yapılarının üzerine Osmanlı harfleriyle işlenen örtüler ve başına konan bir adet semazen şapkası sizi bambaşka yerlere götürüyor ve bambaşka hisler yaşatıyor.
Bu diyarlarda yaşamış olan Mevlana Hazretlerinin annesinin türbesinin burada bulunması Karaman’ın tarihi yapısına ayrı bir güzellik ve gizem katıyor.
"Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol " diyen Mevlânâ'nın hayatıyla ilgili okuduğum bir kitap belki de hala süren bu mistik havanın da etkisiyle burada sanki o zamanları yaşıyormuşum gibi hissettirdi bana. Tarihi yapı bakımından Osmanlı mimarisinden birçok izler taşıyor bu camii.
Aynı zamanda henüz gezmediğim fakat rehberin de adından bahsettiği Nuh Paşa Camii'nin yapısıyla benzerlik gösterdiğini öğrendim. Merakla, mimarinin yarattığı her biri birbiriyle bağlantılı olan bu tılsımın düğümlerini çözmeyi bekliyorum. Gezilecek çok yer var daha,

Çok yorucu bir günün ardından konuğu olduğumuz eve geri döndük ve birer köpüklü Türk kahvesi içtik. Kahve kültürüne bayılıyorum. Ülkemin neresine gidersem gideyim hiç değişmeyen ve bizleri ortak paydada buluşturan bu kültür daha ilk yudumda beni evimde hissettirdi.
Kahve demişken Osmanlı dönemi geliyor insanın aklına. Yeri gelmişken aklımda yer eden bir başka yeri de anlatmak istiyorum çünkü oldukça tarih kokan bu yapı beni büyüledi diyebilirim.

Tarihiyle, nakışlarıyla ve Osmanlı mimarisinin de dokunuşuyla tam bir tarihi mekan olup Karaman'ın merkezinde yer alan Hatuniye Medresesi' nden bahsediyorum evet. Karamanoğlu Alâeddin Bey’in hükümdarlığı döneminde, Murad Hudâvendigâr’ın kızı olan eşi Melek Hatun (Nefîse Sultan) tarafından 783 (1381) yılında mimar Nûman b. Hoca Ahmed’e yaptırılmış. Edindiğim bilgiye göre Ana eyvanın iki yanındaki kubbeli odalardan doğudaki kışlık dershane, batıda bulunan ise Nefîse Sultan’ın türbesi imiş.
                   
Böyle mekânlara mistik bir hava katan içlerinde güzelce gizlenmiş ve hatta estetik açıdan da aykırı durmayan türbeleri olsa gerek.
Bir zamanlar eğitim amaçlı kullanılmış olan bu medrese şimdilerde millet kıraathanesi olarak kullanılıyor. Böyle güzel ve tarihi bir mekanın dokusuna zarar vermeden halka açık olması ve insanları orda bir araya getirmesi de bu şehrin sakinlerinin şansındandır diye düşünüyorum.
Veee Karaman gezimizi harika ve Karaman şehriyle yaşıt olan bir yer ile sona erdiriyoruz.
Adeta bir matruşka gibi olan ve yine şehir merkezinde bulunan bu yer Karaman Kalesi.
Her dönemde bir bölüm daha eklenmiş ve yenilenmiş olduğundan yapılan her kazıda farklı yapılarla karşılaşılıyormuş. Örneğin ilk kazılarda bir mezar bulunurken daha sonraları hamam, kabul odası ve sonradan eklenmiş amfi tiyatro gibi bölümlere de rastlanmış.
Geniş Surlarıyla bu şehre yıllardır hatta inşa edildiği zamandan beri güven veren bir yapı Karaman Kalesi.
Şimdilerde kermes, eğlence, panayır gibi amaçlarla kullanılan ve çok geniş yer kaplayan kale birçok şeye hizmet vermekte.
Ayrıca üzülerek söylemek zorundayım ki Karaman'ın  yeşil kalmış nadir yerlerinden biri. Burayı gezerken bana eşlik eden tatlı bir rüzgar ve kuş cıvıltıları oldu. Başladığım gibi huzurlu, mutlu ve hala öğrenmeye merakla bitiriyorum Karaman gezimi.
Ve bir kez daha şunun farkına vardım :Ülkemin taşı toprağı altından...
DANIŞMAN ÖĞRETMEN:  ESMA YALÇINER
KATILIMCI ÖĞRENCİLER: ELİF SU GÜN – MUSTAFA EMİRHAN PİRGON

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder